TransferGo
15.11.2021 | 10min
Tarihinde dünya savaşları, soykırımlar, bölünmeler ve birleşmeler, başarı ve başarısızlıklar, yenilgi ve galibiyetler görmüş, dünyanın en önemli ekonomilerinden birine sahip bir ülke: Almanya… Mutlaka izlenmesi gereken Alman filmlerine gelmeden önce bu filmlere esin kaynağı olan geçmişe ve milli unsurlara bi’ bakalım mı?
Alman Disiplini
Hepimizin bildiği gibi Almanlar disiplinli ve dakik olmalarıyla ünlüdür. Dünya çapında “Alman disiplini” diye bir tabir vardır. Çünkü Almanlar disiplinli olmadan savaşın yaralarını saramaz, çöken ekonomilerini yeniden toparlayamazlardı. Yani bir nevi zorlu geçmişleri onları böyle bir toplum olmaya yöneltmiştir.
Alman Felsefesi
Kant, Fichte, Hegel, Schopenhauer, Marx, Nietzsche, Heidegger ve daha pek çok düşünür Almandır. Bir başka deyişle, felsefe adeta bir Alman geleneğidir diyebiliriz. Özellikle 18. yıl sonu ve 19. yüzyıl başları Alman felsefesinin altın çağıdır.
Alman Mühendisliği
Otomobilden beyaz eşyaya; Alman üretimi olan tüm ürünler uzun ömürlü, dayanıklı ve son teknoloji harikasıdır. Almanlar üstün mühendislik yetenekleriyle de dünyaya nam salmayı başarmış bir millettir.
Alman Klasik Müziği
Almanlar, felsefede olduğu gibi klasik müzikte de dünyaya değerli eserler vermişlerdir. Johann Sebastian Bach, Johannes Brahms, Franz Liszt, Robert Schumann; ünlü bestecilerden sadece birkaçı…
Her Zamanki Mekanda, Her Zamanki Masa
Almancada “her zaman aynı masada oturmak” anlamına gelen bir kelime vardır: Stammtisch! Köklerine oldukça bağlı olan Almanlar için pek de şaşırtıcı olmayan bir alışkanlık…
Kelepir Alışveriş Alışkanlığı
Almanlar ister zengin olsun ister fakir, neredeyse hepsi alışverişlerinde en ucuz olanı tercih ederler. Bu durumu savaş sonrası dönemlerde yaşanan kıtlıktan kaynaklanan bir alışkanlık olarak değerlendirmek çok da yanlış olmayacaktır.
Alman Usulü
Hepimizin bildiği Almanlara özgü bir diğer gelenek de Alman usülü hesap ödeme şeklidir. Yani kalabalık bir organizasyonda herkesin kendi payına düşeni ödediği bir sistem diyebiliriz. Bu da yine Almanların tutumlu olması gereken dönemlerden kalma bir alışkanlık gibi görünüyor. Sonuçta toplumsal travmalar kolay kolay atlatılamıyor ve ne yazık ki gelecek nesillere de aktarılıyor.
Tabii bu aktarım gerçekleşirken edebiyat, müzik, sinema ve sanatın pek çok kolu da bununla birlikte zenginleşiyor.
Gelin, şimdi Alman kültürünü yakından tanımamıza yardımcı olacak, eski dönemlere şahitlik etmemizi sağlayacak başarılı Alman filmlerine şöyle bir bakalım.
İşte mutlaka izlenmesi gereken Alman filmleri:
Die Blechtrommel / Teneke Trampet (1979)
Film 1920’li yıllarda, Almanların azınlıklarla bir arada, uyum içinde yaşadığı yoksul bir kentte geçer. Oskar isimli bir çocuk, annesi ve hangisinin babası olduğunu bilmediği 2 adamla aynı evde yaşamaktadır. Oskar’a 3. yaş gününde teneke bir trampet hediye edilir ve hikaye de burada başlar. Minik karakterimiz çevresinde gördüğü mutsuz yetişkinlere inat hep çocuk kalmaya karar verir. Yıllarca da hiçbir fiziksel gelişim göstermez. Çevreye karşı sergilediği bir diğer protesto ise teneke davuluna vurarak çıkardığı gürültüdür. Cam eşyaları parçalayacak güçteki bu tiz ses, aslında 2. Dünya Savaşı öncesi, ülkede olup bitene duyarsız kalan orta sınıfa bir tepki, çıldırmış gibi davranan dünyaya karşı bir protesto niteliğindedir.
Im Lauf der Zeit / Zamanın Akışında (1976)
Zamanın Akışında, Batı Almanya yapımı kült bir yol filmidir. Film projeksiyon makinesi tamircisi Bruno ile otostopta aldığı intihar eğilimli Robert’ın uzun yolculuklarının hikayesini anlatır. Bruno Doğu ve Batı Almanya sınırındaki kasabaları gezerek film makinelerini tamir etmektedir. Robert ise içinde bulunduğu karmaşık ruh halini bu yolculukta çözme çabasındadır. Film taşranın durağan görüntüleri eşliğinde lirik bir şiirsellikte akmaktadır.
Das Leben der Anderen / Başkalarının Hayatı (2006)
Eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti (Doğu Almanya) Hükümeti, çöküşünden önceki son yılları son derece acımasız bir kontrol ve gözetleme sistemiyle sürdürmüştür. Film, Alman tarihinin bu zorlu günlerini gerçekçi bir bakış açısıyla ele alır. 17 milyon nüfuslu ülkede yaklaşık 200 bin kişi fişlenerek dosyası tutulmuştur. İhbarların gerçekleştiği Stasi gizli polis servisinin hedefiyse “başkalarının hayatı” hakkında her şeyi bilmektir.
Sophie Scholl – Die letzten Tage / Yolun Sonu (2005)
Film, Almanların en meşhur anti-Nazi kadın kahramanı Sophie Scholl’un gerçek hikayesini anlatır. Sophie Scholl, Beyaz Gül isimli underground bir öğrenci direniş grubunun cesur mu cesur aktivistidir. Film tarihsel kayıtları kullanarak genç aktivistin okuldaki son 6 gününü gözler önüne serer. 1943’te Münih’te tutuklanmasının ardından, Gestapo tarafından çapraz sorguya alınır. Bu sorgular zamanla ciddi bir irade sınavına dönüşecektir. Gerçek bir direniş hikayesinin gölgesinde bir iç hesaplaşmaya dönüşen film, izleyiciyi derinden etkileme garantili diyebiliriz.
Stroszek (1977)
Hapishaneden tahliye olan Bruno, hapishane müdürü tarafından içkiyi bırakması konusunda uyarılır. Ancak söz dinlemez ve tahliye sonrası gittiği barda Eva adlı bir fahişeyle tanışıp evine davet eder. Ancak kadın satıcıları Eva’yı bulur ve tacizlerine devam ederler. Bruno’nun olaylardan haberdar olan ev sahibi Amerika’ya gitmeleri konusunda tavsiyede bulunur. Eva bu uzun yolculuk için gereken parayı inşaat işçileriyle yatarak kazanacaktır. Film, ezilmiş ve toplum dışına itilmiş 3 insanın Almanya’da başlayıp Amerika’da devam eden öyküsünü konu alır. Peki, bu üç kahraman Amerika’da yaşamlarını sürdürebilecekler midir?
Der Untergang / Çöküş (2004)
Berlin’in düştüğü günlerde Hitler şehirden çıkmayı ve teslim olmayı kabul etmez. Führer ve yakın arkadaşları kendilerini sığınaklarda güvene almışlardır. Halk dışarıda yok edilirken Hitler son yolculuğuna hazırlanmaktadır. Birlikte intihar etmeden birkaç saat önce Eva ile evlenirler. İntiharlarının ardından, cesetleri düşman eline geçmemesi için yakılır. Yaşamları boyu Hitler’e sadık kalmış pek çok insanın durumu da farklı değildir. Berlin düşerken herkesin ölümle yaşam arasında seçim yapma saati giderek yaklaşmaktadır. Etkileyici konusu ve çarpıcı yaklaşımıyla film, izleyicide derin izler bırakmaktadır.
Good Bye Lenin! / Elveda Lenin! (2003)
Doğu Almanya yıkılmadan önce kalp krizi geçiren ve aylarca komada kalan bir kadın dışarıda olup bitenden tamamen habersizdir. Doktor, kadının oğluna, en ufak bir şokta annesini kaybedebileceğini söyler. Durum böyle olunca oğlu annesi için yapay bir dünya inşa eder. Doğu Almanya’nın yıkılmasıyla sosyalizme inanan insanların da hayalleri yıkılmıştır. Bu yıkıma dikkat çeken film, güçlü bir politik sistem eleştirisi olarak değerlendirilebilir.
Berlin Alexanderplatz (1980)
Sinema tarihinin en uzun filmlerinden olan ve Fassbinder’in başyapıtı sayılan film, 1928 yılının Berlin’inde geçer. Franz Biberkopf, cezaevinden yeni çıkmış, hayatında yepyeni bir başlangıç yapmak isteyen biridir. Ancak yıllar önce bıraktığı Berlin’i beklediğinden çok farklı bulur. Dejenere olmuş yeni Berlin’de, ister istemez, uzak durmaya çalıştığı suç dünyasının içine çekilecektir.
Filmin çıkış noktasına baktığımızda; Rainer Werner Fassbinder’in Alfred Döblin’in romanından uyarladığı, 1980 yılında bir televizyon dizisi olarak çektiği 14 bölümden oluşan bir film olduğunu söyleyebiliriz. Ancak sonrasında, Fassbinder’in başyapıtı niteliğindeki bu versiyona dönüştürülmüştür. Birçok festivalde gösterilmiş, 15 saatlik DVD versiyonu, Time Dergisi tarafından “En İyi 10 DVD” listesine seçilmiştir.
Das Boot (1981)
Das Boot, Truva filmiyle bilinen Yönetmen Wolfgang Petersen’in 1981 yapımı epik savaş filmidir. Film, İkinci Dünya Savaşı’nın en zorlu dönemlerinden birinde yaşanan bir dramı konu alır. Özel bir operasyonla İngiliz savunmasını yok etmeyi hedefleyen bir Alman denizaltısı, hedefine yaklaştığı sırada beklenmedik bir İngiliz atağıyla kapana kısılır. Bu zorlu durumdan kurtulmaya çalışan mürettebat, bir yandan savaş ve insan kavramını sorgulamaya başlar.
Savaştaki askerlerin psikolojisine yoğunlaşan film, bu insani yönüyle diğer savaş filmlerinden ayrılmıştır. Film 55. Akademi Ödüllerinde “En İyi Yönetmen” de dahil 6 dalda ödüle aday gösterilmiştir.
Angst essen Seele auf / Ali: Korku İnsanı Kemirir (1974)
1974 yapımı Rainer Werner Fassbinder filmi “Ali: Korku İnsanı Kemirir” yönetmenin en önemli yapıtları arasındadır. Film, göçmen bir işçinin kendisinden 20 yaş büyük bir Alman kadınla olan imkânsız evliliğini anlatır. Şöyle ki; Ali, çalışmak için Fas’tan Almanya’ya gelen bir işçidir. Bir gün, her zaman gittiği bir barda Emmi isimli bir kadınla tanışır. Birbirine aşık olan çift bir süre sonra evlenirler. Ancak bu evlilik kimse tarafından hoş karşılanmayacaktır. İmkansız gibi görünen bu aşk, hikaye ilerledikçe yönetmen tarafından sert bir toplum eleştirisine doğru evrilir.
Gördüğünüz gibi toplumsal farklar, her dönemde birçok filme konu olmuştur. Bunları okurken sizin de aklınıza, zamanında Türkiye’den Almanya’ya göç eden akrabalarınız, tanıdıklarınız veya kendi hikayeniz gelmiş olabilir. Kültürünü hiç bilmediğiniz bir ülke, toplumsal farklar, memleket hasreti, ister istemez yaşanan insani iç hesaplaşmalar… Aslında hepsi ayrı bir filmin konusu olabilecek kadar değerli konular. Zira bizde bunu ifade edecek çok güzel bir söz vardır: “Anlatsam film olur!” Sizin de yaşadıkları film olacak tanıdıklarınız varsa, varlığınızla onlara destek olmayı unutmayın. Bir sebeple yurt dışında olan sevdiklerinize TransferGo ile para transferi yaparak onlara yalnız olmadıklarını hissettirebilirsiniz. Üstelik düşük işlem ücreti ve aynı gün gönderim avantajıyla…
TransferGo
TransferGo is here to make your life easier. Whether you’re paying bills, supporting family, helping businesses or dealing with emergencies—we want you to be able to make fast, low-cost money transfers safely and securely. We want to make a tangible difference to your lives, reward your hard work, and help every one of you become more prosperous. How? By making global money transfers as simple as sending a text.