Bi’ Gidene Soralım Podcast Serisinin Mimarı: Emre Onar
TransferGo blogumuzda bu hafta çok değerli bir konuğumuz var. Uzun süredir beraber projeler yaptığımız, aynı zamanda TransferGo’nun sunduğu Bi’ Gidene soralım podcast serisinin mimarı Emre Onar.
Hoş geldin Emre! Konuklarına sorular sorduğun bir podcast serin var evet ama, bu defa rolleri değişerek biz sana sorular soracağız, bunun için de heyecanlıyız açıkçası..
Öncelikle bize kendi yolculuğundan bahsedebilir misin? Senin Londra’ya taşınma hikayen nasıl gelişti?
Yurt dışına taşınmaya aslında çok önceden, lise yıllarında karar vermiştim ama bu konu üzerine uğraşmaya üniversiteden mezun olduğum zaman başladım. Üniversiteden mezun olduğum andan itibaren hep yurt dışında işlere başvurdum. Lüksemburg’dan New York’a başvurmadığım şehir kalmamıştı neredeyse ama hiç pes etmedim. O sırada tabii bir yandan İstanbul’da çalışmaya başladım ve iki sene boyunca yurt dışında iş aradıktan sonra karşıma Londra’da bir fırsat çıktı. Onun üzerine de tekrar bir 2 sene gibi bir sürenin ardından 2017’de Londra’ya taşındım. Yani bol uğraş ve sabır dolu bir sürecin ardından Londra’ya taşındım. 🙂
Peki bu yolculukta seni neler zorladı? Hiç ‘nerden geldim buraya’ dediğin anlar oldu mu?
Genel adaptasyon sürecinde yani ilk bir sene boyunca ara ara kendimi sorguladığım oldu. Sonuçta Türkiye’de oturmuş bir düzeni bozup tekrardan başlıyorsunuz, mesela iş ve sosyal network’ü yurtdışında tekrar kurmak gerekiyor. Özellikle iş alanında ajanslar olsun, matbaa vs gibi şeyler olsun bu “know-how”ı tekrar kurmak biraz zaman aldı. Ama her şey zamanla oturuyor, yurt dışına yeni taşınan veya taşınmayı düşünenler varsa bu konuya çok takılmasın derim.
Bi’ Gidene Soralım’ı biz de ekip olarak keyifle dinliyoruz. Senin açından Podcast nasıl gidiyor? En sevdiğin konuk hangisiydi diye sormayacağız ama belki bize kayıtta yaşadığın enteresan bir andan bahsedebilirsin 🙂
Çok teşekkür ederim! 🙂 Açıkçası podcast beklentimin üzerinde bir hızla büyüdü ve şu anda Spotify’da 29.500 aboneyi geçtik. Dünyanın her köşesinden dinleyiciler var ve benim için en güzel yanlarından biri dünyanın her yerinden insanlarla iletişime geçmemi sağlaması oldu. Mesela Karayipler’de yirmi bin nüfuslu bir adada ailesi ile restoran açan Cihan Canbazoğlu podcasti Spotify’da keşfedip Instagram’dan ulaşmıştı! Beni en çok etkileyen hikayelerden biri ise Panama’daki konuğum Emre Rüşvanlı’nın ıssız bir adada 24 saat tek başına kalma hikayesi oldu. Kaydı tekrar dinlerken bile heyecanla dinlemiştim. 🙂
Senin Londra’daki restoran & cafe keşiflerini keyifle takip ediyoruz. Bizim okuyucularımız için de belki bazı favori mekanlarını paylaşabilirsin 🙂
Londra’nın en güzel yanlarından biri dünyanın her köşesinden yemeklere ulaşabilmek. Tapas konusunda favorim Barrafina, taco için Taqueria, suşi için Sticks’n’Sushi. Kahvaltı için Granger & Co Londra’nın en klasik önerilerinden ama oranın çırpılmış yumurtası ve pancake’leri çok lezzetli. Pancake demişken dulce de leche’li pancake’leri ile NAC’ı da atlamak olmaz! Londra’da öneri konusunda listem uzayıp gidebilir ama aklıma bir çırpıda gelenler bunlar. 🙂
Son olarak, TransferGo ile tanışmanın senin günlük hayatına nasıl bir etkisi oldu? Bir göçmen olarak sen TransferGo’yu hangi durumlarda kullanıyorsun?
TransferGo’nun en sevdiğim yanı çok pratik olması ve komisyon, kur farkı gibi konuları düşünmek zorunda kalmamak. Özellikle Türkiye’deki kredi kartını doğrudan ödeme konusundaki pratiklik hoşuma gidiyor. Yurt dışında yaşayan tüm arkadaşlarıma önerip duruyorum, hatta ev arkadaşım sürekli TransferGo kullanır oldu. 🙂